8 Şubat 2010 Pazartesi

Katsayı Kararı Yine İptal Edildi

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulaması öngören 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.

İstanbul Barosu Başkanlığı, Yükseköğretim Genel Kurulunun (YÖK) yükseköğretime girişte farklı katsayı puanı uygulamasını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda dava açmıştı. Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurmuştu. Bunun üzerine YÖK, 17 Aralık 2009'da üniversiteye giriş sınavında adaylara ''farklı katsayı'' uygulanması kararı almış ve puanlar hesaplanırken adayların kendi alanıyla ilgili program tercihinde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanlarının (AOBP) 0.15, alan dışı tercihte 0.13 ile çarpılmasını kararlaştırmıştı.
İstanbul Barosu Başkanlığı, YÖK'ün bu yeni kararının da iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.
Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün yeni kararının, iki, üç ve dördüncü maddelerinin yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.
Kararın ikinci maddesi, ''AOBP'nin 0.15 ve 0.13 katsayıları ile çarpılmasını'' öngörüyordu. Kararın üçüncü maddesi, ''öğretmen lisesi ve meslek lisesi mezunu olanların kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ilgili ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0,05 ile çarpımı sonucunda bulunan puanın toplam puana ayrıca ekleneceğini'', dördüncü maddesi ise ''Meslek Yüksek Okullarının sınavsız geçişten boş kalan kontenjanlarına açık öğretim programlarına ve meslek liselerinin devamı niteliğindeki lisans programlarına YGS puanları esas alınarak yerleştirme yapılacağını'' düzenliyordu.
Davalı YÖK'ün bu karara itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.

DANIŞTAY 8. DAİRESİNİN KARARINDAN: ALAN İÇİ TERCİHLERDE 0.8, ALAN DIŞI TERCİHLERDE 0.3 KATSAYISININ ESAS ALINACAĞINA İLİŞKİN DÜZENLEMENİN DEĞİŞTİRİLEREK ALAN İÇİ 0.15, ALAN DIŞI 0.13 KATSAYI FARKINA DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE İLİŞKİN DAVA KONUSU KARARIN HUKUKEN GEÇERLİ BİR SEBEBE DAYANMADIĞI SONUCUNA ULAŞILMAKTADIR

Danıştay 8. Dairesinin, YÖK'ün farklı katsayı uygulaması öngören kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin gerekçesinde, alan içi tercihlerde 0.8, alan dışı tercihlerde 0.3 katsayısının esas alınacağına ilişkin düzenlemenin değiştirilerek alan içi 0.15, alan dışı 0.13 katsayı farkına dönüştürülmesine ilişkin dava konusu kararın hukuken geçerli bir sebebe dayanmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtildi.
Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün 17 Aralık 2009 tarihli yeni kararının, iki, üç ve dördüncü maddelerinin yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.
Dairenin gerekçesinde, dava konusu kararın ikinci maddesinde,''Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) puanları ile yerleştirme yapılan programlar ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) puanları esas alınarak yerleştirme yapılan programlarda, ilgili Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP), adayın kendi alanında bir programı tercih etmesi halinde 0,15; alanı dışında bir programı tercih etmesi halinde ise 0,13 ile çarpılır. Ortaya çıkan sayının sınav sonucuna eklenmesi suretiyle bu aşamadaki yerleştirmeye esas olacak puan belirlenir'' hükmünün yer aldığı hatırlatıldı.
Kararın, üçüncü maddesinde, ''Adaylardan öğretmen lisesi ve meslek lisesi mezunu olanların, sınavsız kayıt hakkı olanlar dışında, kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ilgili ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0,05 ile çarpımı sonucunda bulunan puan 2. maddeye göre hesaplanan toplam puana ayrıca eklenir'', dördüncü maddesinde ise ''Meslek Yüksek Okullarının sınavsız geçişten boş kalan kontenjanlarına açık öğretim programlarına ve meslek liselerinin devamı niteliğindeki lisans programlarına YGS puanları esas alınarak yerleştirme yapılır'' kuralının getirildiği belirtildi.
Gerekçede, şöyle denildi:
''Katsayı farkının belirlenmesinde davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının iddia ettiği gibi bireylerin devlete karşı korunması değil, devletin bireylere tanıdığı ve yararlandırdığı hakların tam ve gereğince kullanılmasının sağlanması amaçlanmalıdır. Yani bireylerin haklarının birbirlerine karşı korunması, sahip olunan hakların özüne ve ruhuna uygun kullanımının sağlanmasıdır. Maddi olayda ölçülülük ilkesinin hareket noktası da öğrencilerin mesleki eğitim, genel lise eğitimi ve genel liseler içinde alan, bölüm seçerek oluşturdukları birikimin adil bir değerlendirmeye tabi tutulmasını sağlamaktır. Bu ayrımların kaldırılması sonucunu doğuran bir düzenlemenin eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacağı ve yargı kararlarına aykırı olacağı açıktır.''

-YÖK'ÜN SAVUNMASI-
Davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının savunmasına da yer verilen gerekçede, YÖK'ün yargı kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü hukuki boşluğu gidermek için belirlediği farklı katsayı oranına ilişkin açıklama yaparken ''yönlendirme amacıyla getirilen sınırlamanın bireyin yükseköğrenim hakkını ortadan kaldırmaması, istediği takdirde makul seviyede bir gayretle bu sınırlamayı aşabilmesine imkan verilmesi gerektiği, aksine bir yaklaşımın bireyi katlanamayacağı bir sorumluluk altına sokarak Anayasanın beşinci maddesine aykırılık teşkil edeceği, yasal kuralların ilgililerin farklı bir alanı tercih etmelerinin engellenmesi sonucunu doğuracak düzenlemeleri içermediği gibi meslek lisesi mezunlarına kendi alanlarından farklı bir alanda yükseköğrenim görmek istemeleri halinde de farklı katsayı uygulanacağına ilişkin bir düzenleme yer almadığı, farklı katsayı uygulamasının meslek liselerini olumsuz etkileyeceği, sınav sürecinin başladığı, kılavuzların hazırlandığı bu aşamada oluşacak değişikliklerin öğrencilerin başvurularında belirsizlik yaratacağı''nın ileri sürüldüğü belirtildi.
YÖK'ün bu savunmasının, farklı katsayı uygulamasını kaldıran düzenlemeye yönelik olarak açılan davalarda verilen savunmalarını tekrar eder nitelikte olduğu ifade edilen gerekçede, ''Bu şekilde katsayı farkının olmaması ya da olacaksa da aşılabilir bir niteliğinin bulunmasına yönelik olan bir amacın, mevzuatta öngörülen ve dairemizce ve İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlarda da vurgulanan temel ilke ve yaklaşıma uygun olmadığı açıktır. Ayrıca uygulanacak katsayı sınavlar sonucunda yerleştirmeye esas puanın hesaplanmasında dikkate alınacağından sınavlara başvurma ve sınavları engelleyici bir husus değildir'' denildi.
Gerekçede, ''1998 yılından itibaren uygulanan ve hukuka uygunluğu yargısal kararlarla istikrar kazanmış farklı katsayı uygulaması ile dava konusu karar alınıncaya kadar uygulanmakta olan alan içi tercihlerde 0.8, alan dışı tercihlerde 0.3 katsayısının esas alınacağına ilişkin düzenlemenin değiştirilerek alan içi 0.15, alan dışı 0.13 katsayı farkına dönüştürülmesine ilişkin dava konusu kararın hukuken geçerli bir sebebe dayanmadığı'' vurgulandı.
Kararın ayrıca yargı kararlarının gereklerine aykırı olduğu ve yargı kararlarını geçersiz kıldığı sonucuna ulaşıldığı belirtilen gerekçede, ''Bu durumda, dava konusu düzenlemenin ikinci maddesinde hukuka uyarlık bulunmamıştır. Düzenlemenin üçüncü maddesi ve kararın dördüncü maddesindeki puanlama sistemi ikinci maddeye dayandırılmış olduğundan, hukuki geçerliliğinden söz etmeye olanak yoktur. Dava konusu kararın iki, üç ve dördüncü maddelerinin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar oluşacağı da açıktır'' denildi.

''UYGULANMAKTA OLAN VE ZAMAN İÇİNDE BİRTAKIM SONUÇLAR DOĞURARAK İSTİKRAR KAZANAN BİR DÜZENLEMENİN DEĞİŞTİRİLMESİ YA DA KALDIRILMASI İÇİN HUKUK DÜZENİNDE VEYA MADDİ OLAYDA BİR DEĞİŞİKLİK OLMASI GEREKİR''
Danıştay 8. Dairesinin, YÖK'ün farklı katsayı uygulaması öngören kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin gerekçesinde, uygulanmakta olan ve zaman içinde birtakım sonuçlar doğurarak istikrar kazanan bir düzenlemenin değiştirilmesi ya da kaldırılması için hukuk düzeninde veya maddi olayda bir değişiklik olması gerektiği vurgulanarak, ''Yani önceki uygulamayı kaldıran ve yeni bir uygulama getiren düzenlemenin hukuken geçerli sebeplere dayanması gereği tartışmasızdır'' denildi.
Dairenin gerekçesinde, davacı İstanbul Barosunun dava açma ehliyeti olup olmadığı konusu irdelendi. Çeşitli baro başkanlıklarının Danıştayda açtığı davalardan örnekler verilen gerekçede, Avukatlık Yasası'nda yapılan değişiklikten sonra açılan davalarda, dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı saptanırken iptal davasının genel amacının yanı sıra dava konusu idari işlemin niteliği, bu işlemin hukukun üstünlüğünü, hukuk devleti ilkesini etkileyip etkilemediği, genel kamu yararı, Anayasa ile koruma altına alınan eşitlik, kişinin dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, kanunsuz suç ve ceza olamayacağı gibi temel insan haklarının ihlal edilip etmediğine ve yargı kararlarının uygulanmaması veya geçersiz kılınması gibi hukuk devleti ilkesini zedeleyen bir durumun söz konusu olup olmadığına bakılarak menfaat ilgisinin olaya özgü ancak daha geniş yorumlandığı vurgulandı.
Dava konusu karar ile yükseköğretime girişte bir sistem getirildiği ve bu düzenlemeyle ülkenin eğitim sisteminin bütününün etkilendiği ifade edilen gerekçede, ''Dava konusu kararın bu özelliği nedeniyle genel kamu yararı ile ilgili bulunduğu açıktır. Yargı kararlarının uygulanmadığı savıyla açılan bu davada, işlemin hukuki niteliği ile hukukun üstünlüğünü koruma görev ve yükümlülüğü bulunan davacı baro başkanlığının iddiaları birlikte dikkate alındığında davacının dava konusu kararla menfaat ilgisinin bulunduğunun kabulü zorunludur'' denildi.
İstanbul Barosu Başkanlığının Yükseköğretim Genel Kurulunun 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açtığı davada, davalı YÖK'ün ''İstanbul Barosunun dava açma ehliyetinin bulunmadığına ilişkin iddiası''nın da bu nedenlerle kabul edilmediği anımsatılan gerekçede, ''Davalı idarenin söz konusu kararına yönelik olarak verilen yürütmenin durdurulması kararı sonrası tesis ettiği dava konusu işleme karşı Baro tarafından dava açılabileceği de tartışmasızdır'' denildi.
Davacı baro başkanlığının YÖK'ün 21 Temmuz 2009 tarihli kararına karşı açtığı davada yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anımsatılan kararda, YÖK'ün yeni kararının, Danıştay 8. Dairesi ve İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlar nedeniyle oluştuğu ileri sürülen hukuki boşluğun giderilmesi amacıyla tesis edildiğinin belirtildiği ifade edildi.

-''SINIRSIZ VE MUTLAK BİR TAKDİR YETKİSİNDEN SÖZ EDİLEMEZ''-
Anayasa ve yasalara göre, idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak tesis ettiği işlemlerin de idari yargı denetimine tabi olduğunu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
''Takdir yetkisinin kullanımı idareyi yargı denetiminden bağışık kılmaz, hukuk devletinde sınırsız ve mutlak bir takdir yetkisinden söz edilemez. Hukuk devleti olmanın gereği, idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak tesis ettikleri bireysel ya da düzenleyici işlemlerin hukuken geçerli ve objektif bir sebebe dayanmasıdır. Takdir yetkisine dayalı işlemlerin, hukukun belirlediği sınırlar ve eşitlik kuralı gözetilerek kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir.''
Yürütmenin durdurulması kararının, davanın esası hakkında verilen kararlar gibi yerine getirilmesinin zorunlu olduğu vurgulanan gerekçede, yürütmenin durdurulması kararının hukuki gereklerine uygun bir işlem tesis edilmesinin de Anayasal ve yasal zorunluluk olduğuna işaret edildi. Gerekçede, şu tespitler yapıldı:
''Yargı kararlarının uygulanması konusunda idarelere herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığı açıktır. Yani idarelerin yargı kararlarının doğruluğunu tartışma ve buna göre uygulama yapma yetkisi bulunmamaktadır. Anayasa ve yasa hükümleri ile idare hukuku ilkesi gereği idareler iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem yapmak ve iptal edilen işlemden doğan sonuçları ortadan kaldırmak ve önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla görevlidir. Bu nedenle idareler iptal kararlarının amaç ve kapsamı dışında bir işlem tesis edemez. İdarelerin bu amaç dışında başkaca bir tercih ve takdir hakkı yoktur.''

-''MİLLİ EĞİTİM TEMEL YASASI'NIN ASIL AMACI''-
Yükseköğretim Kurulunun, 30 Temmuz 1998 tarihli kararı ile 1999 yılından itibaren başlatılan uygulama ile tek aşamalı sınav ve sözel, sayısal ve eşit ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının hesaplanmasında farklı katsayı uygulamasının başlatıldığı belirtilen gerekçede, ortaöğretim kurumlarından mezun olanların öğrenim gördükleri meslek ya da alanda yükseköğrenim görmelerinin Milli Eğitim Temel Yasası'nın asıl amacı olduğu vurgulandı.
Bu amaca uygun olarak öğrencilerin meslekleri ya da alanları dışında eğitim görmek istemeleri halinde üniversite puanlarının daha düşük bir katsayı, tersine durumda ise daha yüksek katsayı uygulanacağına ilişkin anılan kararın alındığı ve uygulamanın 1999 yılından itibaren başlatıldığı ve o tarihten bu yana uygulandığı anımsatıldı.
Yükseköğretim Kurulunun bu kararlarıyla ilgili uygulamalarına karşı daha önce birçok dava açıldığı ve verilen ret kararlarının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca da onandığı ifade edilen gerekçede, böylece, farklı katsayı uygulamasında hukukun temel ilkelerine, Anayasa ve ilgili yasalara aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı belirtildi.
Gerekçede, davalı idarenin farklı katsayı uygulamasını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararına karşı açılan davalarda, ''farklı katsayı uygulaması konusunda yargı kararlarıyla istikrar kazanmış bir sistemin yerleşmiş olduğu ve bu kararlardan sonra mevzuatta bu kararın aksine yapılmış yasal bir düzenleme bulunmadığı, yargı kararlarında yapılan hukuki değerlendirmelerin bugün için de geçerliliğini sürdürdüğünün belirlendiği'' kaydedildi.
Dairenin gerekçesinde, İdari Dava Daireleri Kuruluna yapılan itiraz üzerine verilen kararda da ''idarenin farklı katsayı belirlemesine yönelik yapacağı düzenlemede belirleyeceği katsayının ölçülülük ilkesi dikkate alınarak eğitim sisteminin yönlendirme esası gereği örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozmaması, alan/bölüm, mesleki eğitim, genel lise eğitimi gibi ayrımları ve yargı kararlarını geçersiz kılacak nitelikte olmaması gerektiği''nin vurgulandığı anımsatıldı.
İdarenin yargı kararları üzerine farklı katsayı uygulaması konusunda bağlı yetki içinde bulunmasına karşın, bu katsayıların belirlenmesi noktasında takdir yetkisine sahip olduğu vurgulanan gerekçede, ''Ancak bu yetkinin kullanımı da mutlak ve sınırsız değildir. Bir başka anlatımla uygulanmakta olan ve zaman içinde birtakım sonuçlar doğurarak istikrar kazanan bir düzenlemenin değiştirilmesi ya da kaldırılması için hukuk düzeninde veya maddi olayda bir değişiklik olması gerekir. Yani önceki uygulamayı kaldıran ve yeni bir uygulama getiren düzenlemenin hukuken geçerli sebeplere dayanması gereği tartışmasızdır'' denildi.

''İDARENİN YASAL KURALLARI HAYATA GEÇİRME GÖREVİNİN BİR SONUCU OLARAK YÖNLENDİRMENİN TAM VE GEREĞİNCE SAĞLANMASINA YÖNELİK OLARAK YAPILAN SINAV SİSTEMİ DEĞİŞİKLİĞİNİN KATSAYI UYGULAMASININ GEREKLİLİĞİNİ ORTADAN KALDIRACAK BİR NİTELİĞİ BULUNMAMAKTADIR''
Danıştay 8. Dairesinin, YÖK'ün farklı katsayı uygulaması öngören 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin gerekçesinde, ''İdarenin yasal kuralları hayata geçirme görevinin bir sonucu olarak yönlendirmenin tam ve gereğince sağlanmasına yönelik olarak yapılan sınav sistemi değişikliğinin katsayı uygulamasının gerekliliğini ortadan kaldıracak bir niteliği bulunmamaktadır'' denildi.
Dairenin gerekçesinde, davalı idare YÖK'e, 0.8-0.3 olan katsayının 0.15-0.13 olarak değiştirilmesinin nedenlerinin ara karar ile sorulduğu belirtilen gerekçede, davalı idarenin bilimsel ve hukuken kabul edilebilir bir açıklama yapmamış olduğunun görüldüğü belirtildi.
Gerekçede, ''Davalı idarenin katsayı farkının 10 puana tekabül ettiği ve belirlenen katsayılara göre bulunacak sonuçların 0.8 - 0.3 katsayı uygulanan bir önceki sınav sonuçlarına göre bin kişi üzerinde bir fark oluşturacağı şeklindeki açıklamalarına da bilimsel ve kabul edilebilir bir dayanak sunmadığı görülmektedir. Yargı kararları ile 0.8 - 0.3 katsayı farkı kabul görmüş olmakla bu katsayının uygulandığı sınav sonuçlarına farklı katsayılar uygulayarak bir değerlendirme yapmanın ve bunu uygulamanın geçerli sebebi olarak sunmanın kabulünün mümkün olmadığı açıktır'' denildi.
Davalı YÖK tarafından, ''üniversiteye giriş sınavında 2010 yılı itibarıyla uygulanacak sistemde değişiklik yapılarak yeni bir sistem getirildiği ve öğrencilerin öğrenimlerine uygun programları seçmelerinin sağlandığı ve bu nedenle katsayı uygulamasının bir gerekliliği kalmadığının savunulduğu'' belirtilen gerekçede, şunlar kaydedildi:
''Mevcut yargı kararları nedeniyle davalı idare farklı katsayı uygulamasının geçerliliği hususunda bir değerlendirme yapma olanağına sahip değildir. Kaldı ki davalı idarenin de iddia ettiği gibi 29 Ocak 2009 günlü Yükseköğretim Genel Kurulu kararı ile sınav sisteminde meydana getirilen değişiklik ile sınav sorularında çeşitlilik yaratılarak eğitim müfredatının bir bütün olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu uygulamanın, yasal düzenlemelerin amacını teşkil eden öğrencilerin ortaöğretimde seçtikleri ve yöneldikleri okul ve alana uygun bir yükseköğretime yönlendirilmesi ilkesinin zorunlu bir sonucu olduğu açıktır. İdarenin yasal kuralları hayata geçirme görevinin bir sonucu olarak yönlendirmenin tam ve gereğince sağlanmasına yönelik olarak yapılan sınav sistemi değişikliğinin katsayı uygulamasının gerekliliğini ortadan kaldıracak bir niteliği bulunmamaktadır. Aksine bu yönlendirmenin farklı katsayı uygulaması ile desteklenmesinin yasal kuralların amacı ve anlamına en doğru yaklaşım olduğu da yine yargı kararlarıyla belirlenmiştir.''

-ANAYASANIN EŞİTLİK İLKESİ-
Gerekçede, Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu hükmünün yer aldığı vurgulandı. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da belirtildiği gibi, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve işlemlerinin hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet olduğu belirtildi.
Anayasa'nın 10. maddesine göre, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü bulunduğu, devlet organları ve idare makamlarının, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğuna işaret edildi.
Bu madde ile mutlak değil, hukuksal eşitliğin amaçlandığı, ''Yasa önünde eşitlik'' ilkesinin, yasalar karşısında herkesin eşit olmasını, ayırım yapılmamasını, kimseye ayrıcalık tanınmamasını gerektirdiği belirtilen gerekçede, ''Durumlarındaki farklılıklar kimi kişi ve toplulukların değişik kurallara bağlı tutulmasına neden olabilirse de farklılık ve özelliklere dayanan bu tür düzenlemeler eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz'' denildi.
Anayasanın 17. maddesinde, herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunun belirtildiği, 5. maddesinde de kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmanın, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayıldığı belirtildi. Gerekçede, devletin bu yükümlülüğünü eşitlik ilkesini gözeterek hiçbir ayırım yapmadan herkes için geçerli olacak biçimde yerine getirmesi gerektiğine işaret edildi.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun katsayı kararıyla ilgili gerekçesinde belirtilen ve katsayıyı belirleyen düzenlemelerde esas alınacağı vurgulanan ''ölçülülük'' ilkesinin, bir idare hukuku ilkesi olduğu kaydedildi. Gerekçede, kurul kararında ölçülü olmaktan ne anlaşılması gerektiği de ortaya konularak idari işlemden beklenen amaç ile kullanılan araç arasında adil bir denge olması gerektiğinin belirlendiği belirtildi.
Gerekçede, daha önce konuyla ilgili Danıştay tarafından verilen kararlarda ayrıntılı olarak yapılan açıklamaların tekrarlanmasına gerek görüldüğü belirtilerek, bu kararlarda, mesleki-teknik eğitim görenlere kendi alanlarına yönelik tercihlerde daha fazla katsayı uygulanmasının eşitliğe aykırı olmadığı gibi genel liselerde de yükseköğretime girişte farklı katsayı uygulanmasının eşitsizliğe neden olmayacağı bildirildi. Aksine bir yorumun mesleki-teknik öğretimi işlevsiz kılacağı, genel liselerin aleyhine bir durumun gerçekleşmesine neden olacağının belirlendiği ve bu değerlendirmelerin genel liseler içindeki farklı alanlara ilişkin katsayı belirlemesini de kapsadığına işaret edildiği anımsatıldı.

-KARARIN 6. MADDESİNİN YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA RET-
Gerekçede, YÖK kararının, ''Türkiye genelinde ilk bin kişi arasına giren adayların yerleştirme puanı hesaplanırken alan içi katsayı oranının uygulanmasına'' ilişkin 6. maddesinin ise yürütmesinin durdurulması isteminin oy çokluğuyla reddedildiği belirtildi.
Kararın 6. maddesi ile ''Yükseköğretim Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sonucu oluşan her puan türünde, Türkiye genelinde ilk bin kişi arasına giren adayların yerleştirme puanı hesaplanırken, Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanında tercih edeceği bütün programlar için, alan içi katsayı değeri kullanılacağı'' kuralının getirildiği hatırlatıldı. Gerekçede, ''Her genel kuralın kendi içinde bir istisnayı içeriyor olmasının genel kurala aykırılık teşkil etmeyeceği, başarının ödüllendirilmesi amacına yönelik olduğu anlaşılan bu kuralın, yargı kararlarına aykırı bir yönü bulunmadığı gibi hukuka, hakkaniyete ve mevzuata uygun olduğu anlaşılmaktadır'' denildi.
-AZLIK OYU-
YÖK kararının 6. maddesinin yürütmesinin durdurulması isteminin reddi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmayan üyelerin, azlık oyunda, bu maddede, öğrencilerin ortaöğretimdeki başarı durumlarının sınav sonucuna nasıl yansıtılacağının belirlendiği, okullarını birincilikle bitiren öğrenciler, belli sanat dallarında üstün başarılı olan öğrenciler, TÜBİTAK yarışmalarında ödül kazanan öğrenciler ve meslek liselerinde okuyan öğrenciler açısından farklı kuralların öngörüldüğü ifade edildi.
Böylece yasanın genel kuralı ile sınav sonuçlarının değerlendirilmesinde adayların ortaöğretimdeki başarılarının dikkate alındığı, sınav sonucu belli bir başarı düzeyi gösterenlere yönelik herhangi bir kural ve istisna öngörülmediği kaydedilen azlık oyunda, şu görüşlere yer verildi:
''Bu nedenle, başarının tüm öğrenim süresi değerlendirilerek belirlenmesi gerekirken bir sınavda gösterilen performansın başarı olarak kabul edilip ödüllendirilmesine yönelik düzenlemenin yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Dava konusu kararın her puan türünde ilk bine giren öğrenciler için katsayı uygulamasını kaldırıyor olması nedeniyle bu kural bakımından yargı kararlarının gereğinin yerine getirilmediği ve geçersiz kılınmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Davalı idare 21 Temmuz 2009 tarihli kararında başarılı öğrenciler açısından herhangi bir düzenlemeye gitmemişken bu kararın yürütülmesinin durdurulması sonrasında alınan dava konusu kararda bu türden bir düzenleme yapma amacının da yine yargı kararlarını etkisiz kılmaya yönelik olduğu açıktır. Bu açıklamalar karşısında dava konusu düzenlemenin 6. maddesinin de yürütülmesinin durdurulması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.''

SINAVLAR ERTELENEBİLİR, ÜNİVERSİTELER GEÇ AÇILABİLİR
Kararın, sınav takvimi ve üniversitelerin açılma tarihlerini de etkileyeceği belirtiliyor. ÖSYM kaynaklarına göre sınav takviminin değişmesinin söz konusu olabileceğini belirtiyor.

Ancak Yetkililerden sorunun çözüleceğine dair yeni mesajlar gelmekte. Ayrıntılar gelecek..



Kaynak: Haber 7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder